(Kısa bir düşündürme yazısı olsun istedim soru cevaplar yapalım biraz sorgulayalım köşe yazısı niteliğinde değil didaktikte sayılmaz ancak okurken keyif alacağınızı düşünüyorum)
Malumunuzdur ki ülkemiz genelinde pahalılıktan yakındığımız bir dönemdeyiz. Artan kur farkı, cari açıklar, üretimin yetersizliği, ihracatın azalması bütün bu etkenler enflasyonun artmasına yol açan nedenlerdir. Haliyle bu hususları ele aldığımızda raflardaki fiyat artışının temel nedeni direkt olarak buluyoruz.
Fiyatların artışı halkın cebini yakarken yatırım sektörüne de can alıcı bir darbe vuruyor. Zira ham madde konusunda dışa bağımlı olduğumuz noktalarda 3 liraya aldığımız malzemeyi 6 liraya alamadığımız bir süreçteyiz. Bu süreç üretim kanallarını tıkıyor ve yatırımcıyı üretim bandından alaşağı ediyor ve işleyen tüm üretim unsurlarını durdurma noktasına getiriyor. Yatırımcının üretimden elini çekmesiyle beraber yatırım ve üretim unsurları her ne ise (fabrika, tarım, inşaat vb.) bu alanlarda iş gücünü sağlayan işçi sınıfı işinden oluyor haliyle pahalılıktan yakınan bir ülkede bir de işsizlikten yakınmaya hazır bir işsizlik güruhu meydana geliyor. İşsizlik ve pahalılık doğrudan ekonomiyi etkileyen haliyle ülke refahını huzur katsayını da beraberinde etkileyen unsurlar.
Ekonomisi kötü olan bir ülke tüm felaketlerin habercisi olabilir mi sizce? Zincirleme bir kazayı ekonomik krizle bağdaştırarak düşünün isterseniz.
Ekonomik anlamda pek bir malumatım yok belki yazdıklarımda haklılık payım da yoktur ama son zamlardan sonra bir şeyler karalama gereği hissetim ve ben de herkes kadar ekonomist sayılırım. Herkesin bu konu hakkında her ne hikmetse bir bildiği mutlaka var. Ekonomi ölçülerimizin cebimizde ki telefonlar ve fiyatları olduğu şu elim günlerde birçok şey için üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.
Doğalgazı, elektriği, kirası, yemesi, içmesi, giysisi, eğitim harcaması şeklinde uzayıp giden ihtiyaçlar listemizde son 5 yılda muntazam bir değişiklik var üstelik. Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz hiç bir farklılık göstermezken süre gelen bu değişiklik nedir? Bu değişiklikler elbette ki fiyatlar temel ihtiyaçlarımızın günümüzde lüks tüketim sınıfına girdiği acayip bir ekonomik çalkantının içindeyiz öyle ki “sudan ucuz” tabirinin rafa kaldırmak durumundayız zira günümüzde artık su bile ucuz değil. Fiyat artışlarının temel nedenlerini açıkladık ancak bu fiyat artışlarında temel hususlar dışında vergi fazlalığı göze çarpınca durup bir düşünmemiz gerekmiyor mu? Hep 50 liralık benzin alanlar hep 50 liralık aldığı benzinle gidebildiği yol kadarını gidebiliyor halen? Muhtemelen yolda kalıyorlardır ve yolda kalmaları müstahaktır. Kimsenin umurunda değilmiş gibi gözükse de herkes durumdan rahatsız ancak ses yükseltecek durumda da değiller. Herkes payına düşene razı gibi... İlginç! Bir poşetin 25 kuruş olmasına tepki gösteren güruh bir kaç gün içinde sigara, doğalgaz, akaryakıta gelen zamlara gık bile çıkarmıyor, acaba neden? Korkuyor muyuz? Yoksa bu duruma alıştık mı?
3 araba fiyatına ancak 1 araba alabilmek hoşumuza mı gitmeye başladı acaba? İkinci el piyasasına ne demeli 90 model döküntüleri ederinin üstüne almaktan ya da satmaktan keyif almaya mı başladık? Misaller artırılabilir varsın siz arttırın!
Ülke genelinde ekonominin kötü olduğuna kendini inandırmak istemeyen hatırı sayılır bir kitle var. İşte! Bu kitle için üzülüyorum. Hem de sadece 50 liralık...